30 Kasım 2008 Pazar
25 Kasım 2008 Salı
24 Kasım 2008 Pazartesi
doğum hikayemiz
Denizle 7 kasımda buluşmak üzere randevulaşmıştık ama deniz bey aceleci davrandı ve 3 kasım sabahı gelmeye kara verdi. zaten kendisi dünyaya gelmeye karar vermişti ve nezaman geleceğinede yine kendi karar verdi kuzum:)
Doğmdan bir gece önce annemler bana gelmişti ve son 1 hafta kaldığı için teyzemi bana bırakmışlardı. Ertesi sabah zar zor uyandım ve uyanırkende boşver uyu cumadan sonra uyuyamıycan kızım yat uyu diye düşünerek uyandım. yataktan kalktığımda suyumun geldiğini ve durduramadığım bir sıvı akışı olduğunu farkettim:)
teyzeme dediğimde panik teyze neee hemen anneni ara dedi. O telaşla annemi aradım (önce doktoru aramalıydım biliyorum) O da hemen doktoru ara dedi ve doktoru aradık akabindede diğer panik insan kocamı aradım. Sonra doğumda güzel olayım diye duş aldım hazırlandım:)
panik teyze ve panik k0cayı sakinleştirmekte bana kaldı.
panik koca eve gelince herkese haber verip acil hastaneye gittik. hastanede sadece panik koca ve ben doğuma girceğim saati bekledik. (bakınız foto1)herkes bize ve seçtiğimiz hastaneye uzak olduğu için ben sadecepanik kocam yanımdayken doğuma gittim. ameliyathaneye inen asansöre binene kadar kendi paniğimi belli etmedim ama asansöre biner binmez canım panik kocadan ayrılınca başladım ağlamaya:) okadar nasıl dayandım ben bile şaşırdım :)
sonrası malum, ben ameliyattayken annemler kardeşim yetişmişler. bu arada yukarda ilker herkes gelene kadar elinde kamera 9 doğurmus:)
vee herkes benden önce denizi yuukarda karşılamış.anesteziden ayılırken ilk sorduğum şey burnu büyükmü olmuş:) odama çıkrtılırken bir baktım herkes gelmiş ve beni karşıladılar.
ilk emzirme ilk kucaklaşma ve ziyaretçilerimizle geçen ilk günümüzün ardından ilk gecemizde denizin dış dünyaya alışmaya çalışması sayesinde uykusuz yorgun geçti. Odamızda ben ilker ve bebek hemşiresiyle geçen ilk gece gerçekten zordu. sonraki gece nasıl uyuduğumu bilmiyorum. hemşire emzirme için önce denizi sonrada beni zorla uyandırdı.
hastane maceramız 3 gece sürdü ve biz 6 kasımda taburcu olduk. 2 kişi çıktığımız evimize 3kişi olarak döndük:) çok farklı bir duygu.
Bu arada doğumum Johns Hopkins Anadolu sağlık merkezinde oldu. Benim ve denizle fazlasıyla ilgilenen özel hemşirelerimiz vardı. bebek bakımıyla ilgilitüm eğitimlerimizi aldık öle taburcu oldk. çok memnun kaldık.
İkincisi ise sezeryan doğumun nasıl olduğunu anlamdığınız anne ve bebek için daha kolay bir yöntem bence. heleki ilk gün elinizze bir ağrı pompası veriyorlarsa kolay ama ağrı pompası çıktığında ve sonraki günler sanccınız oluyor ve kolay hareket edemediğiniz için bebeğinizle rahat ilgilenemyorsunuz.
22 gün sonra denizden fırsatı ancak gecenin bu saatinde bulduğum ve uykum kaçtığı için uzun uzun doğum hikayemizi anlatabildim.
denizle yalnız geçen ilk gün:)
9 Kasım 2008 Pazar
denizim geldii!!!
1 Kasım 2008 Cumartesi
can dündar evliliğini çok güzel anlatmış...
Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için. 17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni zamanda da... Evlili ğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor. Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan... Nedir bu dayatmalar?Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olması bunların sadece ikisi...Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük olmalı ki, kadına 'hot' dediğinde oturmalı kadın... Yâda yumuşatıyorlar;-Efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum falan) küçük olmalıymış yaşı...Eğitimde de böyle... Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layıkı... EŞİM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne 'hot' dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü... Yıllar içinde ben yaş landıkça o gençleşti,-'Ooo Can bey kapmışınız çıtı rı' esprilerine muhatap dahi oldum. EŞİM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım... Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran...Bunu unutmadık biz.Ben konuşurken o dinledi, ben dinlerken o konuştu 17 sen e. O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklisin bitanem...' dedik,Öfke bitip fırtına durulduğunda 'ama bi de böyle düşün' de dedik fikrimizi savunurken.Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç içi n savaşan neferlerdik bu hayatta... Asla bilmedik ne k adar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık..Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama...Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına saklanmış bir 'saygı' vardı daima...Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık... Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında... Gece yarısı kapı aç ıldı esim;-'Ne yapıyorsun burada?' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bi sesle... Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'k ay yana' dedi daracık yatakta. 'ne yapıyorsun?' dediğimde 'benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim' dedi... Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...Ve bence doğrusu da bu...Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç. Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift ol acaktık o listede...Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu oynanan... Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence...Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle...Sadece gönlünüzden geçtiğince... Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun;'...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insan a... CAN DÜNDAR
Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir. Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder. Aşağı çekersin omuzların titrer. Ama yine de, neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker, rahat bir uyku uyumayı başarır...
Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir. Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder. Aşağı çekersin omuzların titrer. Ama yine de, neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker, rahat bir uyku uyumayı başarır...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Deniz babasınamı benziyor?
MyHeritage: Soyağaçları - Secere - Ünlüler - Kolaj - Morph